29 Aralık 2009

başlık yok artık aaa

yılın son ayının son günleri.birkaç gün sonra yeni yıla gireceğiz. kimseye iyi dileklerde bulunacağımı sanmıyorum.kim nasıl istiyorsa öyle girsin yeni yıla. yok efendim mutlu,mesut,sağlık dolu nice yıllar temennilerini rafa kaldırdım artık. kim nasıl istiyorsa öyle girsin.herkes kendi temennisini dua şeklinde etsin. yeter yaw benden geçindiğiniz:) biraz da siz kendiniz için dileklerde bulunun.benden bu kadar...

yılın son demlerinde nezle olma belirtileri gösteriyorum.hapşırma ve burun akıntısı şeklınde. bir de halsizlik var biraz. inşallah hafif atlatacağım türden bir şey olur.

yeni yıla iki yeni şey aldım.bir iki bir şey daha aldım ama onlar siparişler, elime geçmediler. bu ara deli gibi alışvriş yapasım var. almakla da durmayacak daha da coşacak gibiyim. gördüğüm her şeyi begenmeye başladım.sanki etraf benim zevkime göre düzenlenmiş:) sıkıntımı bu şekilde atmaya çalışıyorum sanırım.ama maddi kaynaklarım bitince durum fena olcak gibi:) tabi bir an önce kendimi sakinleştirecek başka şeyler bulmazsam:)

eski-yeni yıl yazısı yazacağım ama daha erken.hele birkaç gün daha geçsin. şöyle şanıma yakışır bişiler yazayım:) neyse blokcuğum burnum çok akmaya başladı, dişim mi lenf bezlerim mi anlayamadığım yerlerım de ağrımaya başladı,kafam da bulanık birazcık..en iyisi dinlenmek...en güzel sevgilerimle..

28 Aralık 2009

Oy Oyy

sıkıntılı bir gün daha. ne mutlu bana ki dertsiz,tasasız günüm geçmiyor.ve ben insan oldugumu her fırsatta hissediyorum:)

bugüncük sinirimi bozan iki şey daha oldu.çok basit olaylardı fakat benim canımı sıkmaya fazlasıyla yettiler.sanırım sinir dünyam zaten bozulmuş vaziyette .dolayısıyla en ufak bir şey bile sıkıntımı artırmaya yetiyor. olumsuzluklar üst üste gelince insanın gerilmesi normal tabi.zaten genel bir sıkıntı koşullanması mevcut. diğer sıkıntılar onun üzerine biniyor işte.

beklemedeyim yine ki hayat dilimimim çoğunda beklemede oluyorum. bünye alışıyor tabi beklemeye ama her seferinde yeniden sancı başlıyor. ilk beklemenin sıkıntısı. zaman geçince beklemek, insanın hayatının bir parçası oluyor. kavuşmak değil de beklemek istiyor sanki.veya sabrettikçe daha çok geliniyor insanın üzerine? yoksa olgunlaşmak için olması gereken mi o ? hani istiridyenin içindeki inci meselesi mi yoksa? soru cümlelerinin içinden en pozitif olanını seçip bir şarkıyla veda ediyorum..

seni görebildiğim yer,
rüyalar artık,
deli diyorlar bana,
ah bu ayrılık...

27 Aralık 2009

Rüya

bırakma beni insanlar kötü,
bırakma beni korkuyorum.

kendimi yorgun hissettiğim akşamlardan bir akşam daha.. sanki sırtımda odun taşımışım sonra evde on kişiye yemek hazırlamışım,sonra da bulaşıkları yıkamışım,sonra da diye listeyi uzatabilirim ama ona da halim yok:) biraz ders çalıştım o yordu bence:) artık bünye de bıktı,napsın. altı yaşımdan beri okullardayım, nerdeyse 26 olcam hala okulluyum.. neyse ilim her yaşta öğrenilir dimi ama:)

aklım gördüğüm rüyada. beni çok etkiledi.hem iyi şeyler hissetim hem de biraz tedirgin oldum. rüya tabırlerıne baktım gayet güzel şeyler yazıyor.içimi ferahlatan şeyler.ama yine de içim bir hoş. ne bileyim rüyada kalmasın bazı şeyler istiyorum. neyse hiç girmiyim bazı konulara, en iyisi yatmak...eh bir şarkıylaa bitireyim:

Rüyalar gerçek olsa,
Seni her gün görürdüm.
O incecik beline,
Sarılarak uyurdum...

25 Aralık 2009

güzel bir cuma

nihayet güzel bir gün... sabah geç kalkma( gerçi bundan hoşnut olmadım ama napıyım ev çok sıcak,uyanamıyorum) biraz dua etme,sonra çarşılara süzülme... önceden begendıgım ama pahallı olan şimdi ise bir şekılde indirime girmiş ve beni çok şaşırtmış olan bir kıyafeti alma ( ki ayrı bir sevinçtir kendileri) sonraa birkaç gün önce bahsettiğim sürprizi yerin getirme...ki bu sürpriz günün en güzel kısmıydı... sürprizi yaptığım kişinin memnunıyetını gözlerınden okumak her seye deger... daha güzelleri senin olsun, temennileri..güzel bir akşam yemeği,tabiki çayla bırlıkte. sonra biraz ders çalışma( ki okuduklarımı anlıyorum çok şukur) , ve gecenın fınalı karamelli bir kahve çekırdek eşliğinde ve fonda bir aşk fılmı:) yeni ay ... filim hakkında yorum falan yapmıyorum izleyin siz karar verin.herkesin zevki kendıne kardeşim:)

neyse işte güzel bir cuma günüydü... her gün böyle güzel geçse de ben de şu blokcuğa sevimli, neşeli, huzurlu şeyler yazsam dimi ama:) aa hayat bu, acısıyla tatlısıyla var. hem sen degıl mısın asıl sıkıntılı zamanlarda insan olduğunu hisseden? tamam ,her şey bizim için diyelim ve tıpış tıpış uyuklamaya gidelim...

24 Aralık 2009

Sınav

bugün sinir katsayım denendi.ilk başta yanımdan geçen otobüsü kaçırdım ve kendi kendime sinirlenmicem dedim.sonra buluşacağım iki arkadaşımın geç kalacagını oğrendım kı yaklaşık yarım saat geç kalacaklardı. yine sustum,sinirlenmek yok dedim. aaa sabahki sanşsızlıklarımı saymayı unutmuşum..neyse onlar kalsın da içim daha da kararmasın.

bu aralar bir şans sorunu yaşadıgımı düşünüyorum.işlerımın yolunda olmaması bunu düşünmeme sebep oluyor.tabi bir yandan da düşünüyorum imtihandır,sabretmek gerekir,öyle her şeye hemen sahıp olamazsın falan..bunlar aklımın bir köşesinde duruyor. her ınsanın hayatında bazı dönemleri çok durgun geçebilir,aksılıklerın kol gezdiği, len bütün aksılıkler beni mi bulur diye düşündüğü, batsın bu dünya be ,halleri olabilir tabi. zaten en çok böyle zamanlarda insan ,kul,Abdullah olduğumu hatırlıyorum. acizliğimi farkına varıyorum ki ne acizim bilemezsiniz.yok yok bilirsiniz, siz de benim gibi değil misiniz sanki.

neyse işte böyle acizliğimi tüm benliğimde hissettiğim zamanlardayım. aslında yaşadıgım andan bir şikayetim yok. sağlığım süper( eh biraz da kilo versem cillop gibi olcam da neyse) , sevdiklerim yanımda,uzaktakılerle de haberlesebılıyorum, muthiş mamalar yiyebiliyorum, hala ıstedıgım çantayı alabılecek maddı gücüm var, hatta tek taş pırlanta bile alabilirim ( bu aralar fena takılıyorum takı sitelerine Allah sonumu hayır etsın) , müthiş boşnak böreği yaparım,elmalı kurabıyem de fena sayılmaz,ayrıca çok mısafırperverımde,( misafiri kusasıya kadar yedırmeyı çok severım) , istediğim filmi izleyebiliyorum ve hala gülümsemem benimle... yaw daha ne olsun dimi.. bir de utanmadan bu aralar şansım pek iyi gitmiyor mıymıylıgına bürünüyorum... anacım kim şımarttıkı seni bu kadar bilmem..hani kızım yaşın oldu 24 ,büyü artık.hem kendınle uğraşmayı bırak da etrafındakılerın işine yara artık.. milletin işlerını kolaylaştır kı insan olarak iyi bir şey yapmış olasın şu dünyada..

yazarın notu :olaya bak, içimi dökmek için yazmaya başladım.klavye aldı beni nerelere götürdü.bir de baktım ki kendime nasıhat veriyorum.üstelik zılgıtı da yedim yani.. hani yazarlar kitaba başlar sonra karakterler alır romanı götürür ya benım yazı da ona benzer bişi oldu..benzetmeye de bak sen,hiç aşagılara konmuyorum:)

19 Aralık 2009

Doğum sonrası

yıllar önce karlı bir kış sabahı.. annem camdan dışarı bakıyor ve karın yağışını izliyor.aklından da karnındaki yavrusu geçiyor. ya şimdi gelmeye kalkarsa? nasıl hastaneye giderim? bu havada dışarı çıkılmaz, biraz daha bekle bebeğim, diyerek içinden dualar ederken vaktin geçmesini bekliyor. zaten doktorun dediği tarih bayağı geçmiştir, heyecanla beklenilmeye devam edilmektedir.
bundan tam 24 yıl önce..karlı bir kış akşamı,aylardan aralık.şimdiki aralığa benzemeyen bir ay. kışın,soğuğun olduğu,yerlerin karla kaplı olduğu bir ay...günlerden çarşamba,saat dört civarı. sancılar başlar yavaşça,giderek artarak. doğunun yakşaltığını hisseden annem hemen halamın yanına gider.apar topar hastaneye gidilir ve sonra mutlu son..akşam altı civarı ,ailemin hayatı değişmiştir artık. onlar sadece eş değil artık bir anne ve bir babadır. yeni bir sıfat gelmiştir isimlerinin önüne benim doğumumla birlikte. artık hayata daha farklı bakılmaktadır.
gel zaman git zaman aradan kocaaa 24 yıl geçer...acısıyla tatlısıyla ki akılda kalan hep tatlı anılardır ki ben bardağın dolu tarafını görürüm zaten her zaman.
yeni yaşımın yeni saatleri... sevdiğim insanlarla birlikteyim,sağlıklıyım, mutluyum,kafam rahat,iç çekişlerim olsa da aşabileceğim gücündeyim. everything is ok, demekten başka bir durum yok ortada. beni mutlu eden herkese çok teşekkür ediyorum.mutlu günlerimi daha da mutlu hale getiren güzel insanlar..hayatımın her safhasında olun inşallah...

aradan geçen onca zamandan sonra insanın aklına şu iki soru takılıyor: dünyaya geldiğime memnun muyum? , annem benim gibi bir kızı olduğu için mutlu mu? ... cevapların sabitlik göstermediği,karmaşık cevapların yer aldığı bir sorular zinciri. sesli olarak cevaplanmasına gerek yok, içimizden verelim yeter.ama içimizde yüksek sesle söyleyelim ki bütün organlarımız duysun..

17 Aralık 2009

doğumm günüüü:)

uyu da büyü bebeğim,bebeğim.
ben sana eee,ninniler söyleyeyim.
elemsiz yürü geç,
bu dünya seferinden,
Allah'ım korusun
yeryüzünün şerrinden.
kalbinden, başkasına uyma.
kimseyi üzmeye kıyma,
hayat seni buna zorlasa da..

bu gün, benim dünya alemini şereflendirdiğim günün sene-i devriyesidir:) dünyaya iyi ki gelmişim,iyi ki annem beni doğurmuş da bir sürü arkadaşım olmuş, iyi ki büyümüşüm de bir sürü çanta almışım da, iyi ki iyi ki...

iyi ki kendimi tanımışım, iyi ki dostlar edinmişim ki değeri ölçülemez insanlar.iyi ki annem babam ,benim annem ve babam olmuşlar ki onların değerini bir ebeveyn olmadan önce bile iyice anlamışım...

yazıyı romantikleştirmeden kısa keseyim:) çünkü romantik değil gayet mutluyum:) herkese şimdiden kocamann teşekkürlerrr:) ehh kendime bir şarkı armağan edeyim:)

I love you baby and if it’s quite all right
I need you baby to warm the lonely nights
I love you baby, trust in me when I say
Oh pretty baby, don’t bring me down I pray
Oh pretty baby, now that I’ve found you stay
And let me love you baby, let me love you

ben de seni seviyorum bebeğim:)

16 Aralık 2009

mutluyum bee:)

yoğun bir şekilde cuma gününe hazırlık yapıyoruz.cuma günü benim dünyayı şereflendirdiğim gün:) bu sene bir değişiklik yaptım ve kendim için değil başkaları için sürpriz hazırladım. bu ayda benden başka iki bayanın da doğum günü.cuma günü bize gelecekler,ben ellerimle müthiş mamalar hazırlayacağım.üstelik minik hediyeleri de bugün alındı,çok şekerler:) tabi annecim sağolsun aynı hediyeden bana da aldı,işte bu daha güzeli:)

yapılacak olan pastanın üstünde üç kadının ismi yazacak. değişik bir durum olacak belki ama benim hoşuma gidiyor. ilk defa kendi doğduğum günde başkalarını mutlu etmek için uğraşacağım.sanırım kendime verebileceğim en güzel hediyelerden biridir bu. başkalarını mutlu etmek için çalışmak..işte bana en keyif veren duygu...bu özel günün bir başka özelliği daha olacak..birine daha sürpriz yapacağım ama bu sürpriz çok özel olacak.en çok da onun için heyecanlanıyorum.cuma akşmamına yetişir mi bilmem ama çok yakında olacağı kesin.hele bir yapabileyim o zaman yazarım yaptığımı. eğer yapamazsam şimdi boşuna yazmış olmayayım.

keyfim gıcır:) bugün yoruldum aslında.alışverişler,hediye almalar falan eve çok geç girdik.üstelik poşetleri arabadan taşımak da bana düştü ki kaç sefer yaptım.. ama şöyle bir güzellik oldu,son poşetleri eve taşırken elektirik gitti,ve biz yaklaşık kırk beş dakika dinlenmek zorunda kaldık:) işte bu çok iyi gitti.

ertesi güne girmiş bulunmaktayız... yarın büyük bir temizlik beni bekliyor..eee cuma gününe bir sürü misafirim var.mamalar,temizlik derken bayağı yorulacağım amaaa bu tatlı yorgunluk olacak:) neyse yavaş yavaş yatışa geçeyim..

aaaa unutmadan ben yılın son anlarında dünyaya gelen bir bebeğim. anneme demiştim ki nedn beni biraz daha geç doğurmadın.yeni yılda olsaydın diye. o da demişti ki sen vaktinden sonra geldin.seni bekledk biz...şaşırılacak olan şudur: ben o kadar aceleci ,tez canlı bir insanım ki nasıl dünyaya gelmek için geç kalmayı seçtim? erken gelip napıyım diye düşünmüş olmalıyım ki bencede en doğrusunu yapmışım:)

12 Aralık 2009

Emanet

Hadi kalk gel,bul bir bahane
Birazcık heves,biraz cesaret,
İlk günkü gibi duruyor hala,
Kalbin ömürlük ,bende emanet...

tüm bunlardan sonra eğer gelmiyorsa hala, gittiği yerde mutludur demek . söylenen ne bir şarkının ne bir tatlı sözün tesiri yoktur artık. dinlememek gerek bu şarkıları, seni bu havaların yanında bu şarkılar da mahvetmedi mi?

5 Aralık 2009

MÜZİK

bu gece güzel bir müzik ziyafeti çektim. uzun zamandır dinlemediğim bazı parçaları dinledim. müziği çok severim,eski zaman parçaları favorimdir.bu yüzden biraz daha erken doğsaydım dediğim olur.

eskiye ait ne varsa severim.geçmişte yaşıyorum çoğu zaman,yani sanırım. tarih dersini sevmem de bu durumumum etkisi var mı bilemiyorum ama bağlantısı vardır canım. tairh demişken şuan da çalışmam gereken bir ders, pek başarı değilim çalışma konusunda. sevemedim bir türlü çalışmayı,yani çalışıyorum ama şöyle içten gelen bir coşkum yok.kaldı ki şuan çalıştığım dersler gayet güzel.neyse artık ,umarım hevese gelirim en kısa zamanda.

şarkılardan güzel bir portpori yapıp yazacaktım buraya fakat biraz önce okuduğum birkaç yazı zihnimi dağıttı.ben de o güzelim şarkıları ele alırken zihnimin sadece onlarla ilgili olmasını istedim.o yüzden vazgeçtim yazmaktan. ama söylemeden geçemeyeceğim bişi var ki çok özlemişim şarkı söylemeyi.. lisedeyken arkadaşlarla söylerdik. ya da sahile gider gitar eşliğinde eğlenirdik. uzun zamandır yapamadığımız şeyler. ne vakit var ne de şarkı söyleyip eğlenecek halimiz. özellikle eski zaman parçalarını söylerdik,tabi biraz dalgasına yapardık.incecik sesimle daha da tizleştirirdim ki kedinin kuyruğuna bassanız da aynı ses çıkar. sanırım kendi sesimin inceliğinden ince sesli şarkıları daha çok seviyorum.gerçi kalın sesli şarkıcıları da severek dinlerim. güzel olan hr sesi sevrek dinlerim ben aslında,ayrım yoktur bende. Türk veya yabancı fark etmez,yeter ki kulağa ruha hitap etsin. ayrıca operayı da severim. o nerden çıktı demeyin, incecik sesli olacaksın,şöylee sesin kısılmadan bağıracaksın.

neyse gecenin bir vakti uzun tutmamak gerekir. gözler yorulmuş, parmaklar birbirine karışmış, esnemek başlamışken bitirmek gerek içimizde kalanları yazamadığımız şu güzelim yazımızı..

3 Aralık 2009

insan olmak

içim sıkılıyor,
kızıyorum kendime,
ruhum sıkılıyor,
vicdanım rahatsız,
yaptıklarımdan hoşnut değilim,
bozuluyor bazı şeyler,
durdurmazsam daha da ileri gidecek,
çekilmeliyim kenara,
geçenlere yol vermeliyim,
görmesinler beni,
bakmasınlar bana,
inzivaya çekilip,
kafamı dinlemeliyim,
haketmediğim güzellikleri düşünmeli,
kaçırdıklarım için üzülmeli,
çeki düzen vermeli,
artık değişmeli,
yeni bir yol seçilmeli,
doğru olanı yapmaya çalışmalı,
sonra tevekkül edilmeli...


yine insan olmanın ağırlığı altında ezilmek üzereyim...

2 Aralık 2009

:)

:):)
dünkü yazım bir yerlere ulaşmış ki dünkü iki aksilikte bugün çok basit bir şekilde çözümlendi:) Allahı ım binlerce şükürler olsun.. demek ki çok içten dua etmişim,bugün olayların çözümlenmesini öylece izledim...

moralim bozuk olduğu için bloğun rengini de değişmiştim.hani kadınlar saçlarını kestirirler veya boyatırlar ya sinirleri bozuk olduğu zaman işte ben de bloğu değiştim.( saçın doğallığından yana olduğum için rengini değiştirmiyorum.) ama çok tatlı oldu böyle:) tam bir kız bloğu:) aynı Elif Şafak ın " Aşk" kitabı gibi:) aşk dolu,sevgi dolu,sevencenlik dolu nice yazılar olsun inşallah..

Al bulutlarım sana yatak olsun
yumuşacık ,sessizce üstünü örtsün
ateşim aşkına kıvılcım olsun
sonsuz yansın yüreğinde ,hayata doysun

iyi geceler...

1 Aralık 2009

İçimden Sesler Korosu

Kim bu gözlerindeki yabancı
Yaralar beni yüreğimden
Hani ben oalcaktım yalancı
Başının tacı

nerden geldiyse aklıma bu şarkı takıldı dilime.hemen netten bulup dinlemeye başladım.bilmem canım neden bu şarkıyı istedi.acaba içimden çıkmak isteyen kelimeler bu şarkı sayesinde mi dökülecek? çok duygusal olmamakla birlikte bir aşk acısını anlatan bir şarkı. sevdiğinin gözlerinde başka birini görmek,ığğ çok iğrenç bir şey ki asla kimsenin yaşamak istemediği bir şey.

neyse olaya bu şarkıyla başlayınca metnin hep bu yönde gitmesi gerekiyor gibi bir hisse kapılıp hemen paragraf başı yapayım dedim.bugün canımı sıkan iki olay oldu. ikisi de maddi yönlü bir sıkılmaydı.annem "kızma " kelimesini kullanınca derin bir nefes alıp olayı beynimin derinliklerine atmaya çalıştım. aradan bayagı vakit geçmesine rağmen olaylar hala aklımda ama çok şükür sinirim dinmiş biraz. zaten bir baş ağrısı var ki sormayın.normalde ağrılarla pek işim olmazken bu aralar başım mızıkçılık yapıyor gibi.doktor alışkanlığım da olmadığı için ağrıları çekmeye devam. üstelik ilaç da hiç içmiyorum yani nerem ağrırsa ağrısın çekeceğim.(heh büyük konuşmamışımdır umarım) kahvemi çikolata eşliğinde içip,dizimi izleyip,babamdan öpücük aldığım halde neden geçmiyor ki bu ağrı? ayrıca anneciğim nazar duası okurken gözlerinden yaşlar da geldi.yav kim bu kadar nazar ediyor anlamıyorum, haftada on kez okunsam banamısın demiyor,her seferinde okuyanın ağzı kapanmıyor.nasıl bir yıldız düşüklüğüdür benimki.nasıl bir göze geliştir ki pek alımlı bir insan olmamama rağmen. tek özelliğim koca bir çenem olmasına rağmen ne bileyim ya sürekli nazar değdi düşüncesiyle baş ağrılarımı dikkate almıyorum da... neyse kendini öven gereksiz bir insan olmayayım şimdi,kaldı ki kendimi alçaltmakda üstüm yoktur.aslında güzel bir halt olduğum halde kendimi bir işe yaramaz bir halt olarak görürüm nedense. neyse bugün ağzım hanımkız modundan çıkmış sanki facebookta öylesine yazdığım, amacımın dalga geçmek olduğu yazılara döndü burası. halbuki aşk yuvamdı benim burası:) şöyle en melankonik zamanlarımda ellerimi tuşlara basardım,kelimelerimden çok daha derinlerde olurdu düşüncelerim, karamsarlık ve duygusallık içinde olurdu ruh halim. bu akşam bişi var bende.ay inanmıyorum bişi yazdım,"bir şey" yazacağıma. değişiyorum sanırım. kabuk mu değiştiriyorum, yazma şeklimi mi ,yoksa yoksa ben mi değişiyorum? yo yo olamaz, ben çok sabit fikirliyimdir,değişime çok kapalıyım.değişemem ben..biri beni engellesin.nasıl yeni ufuklara yelken açarım,olamaz,gelemem ben böyle yeniliklere,gün ışıklarına,umutlara...eski halime dönmeliyim hemen.beni bu facebook bozdu,sonra okuduğum bloglar... çift kişilikli mi oldum yoksa? blogdaki fenur,gerçek hayattaki fenur tabi bir de içteki fenur ki bu kişilik pek kendini belli etmemektedir. içimden sesler korosu karman çorman haldeyken yazmakla içimdekileri dökmüyorum bu akşam .bilakis içimdeki kazanı karıştırıyorum.

kafam karıştı,aklım oynadı yerinden,üstelik hala başımın birkaç hücresi ağrı içinde kıvranıyor ve ben ilaç içmemekte direniyorken yazmanın mantığı nedir acaba? her şeyde mantık aramaya gerek varmış gibi saçma sapan sorularla daha da kızdırmıyım başımın svimli hücrelerini ve bir elvada cümlesiyle hoşça bırakayım blokcuğumu..

28 Kasım 2009

BAYRAM

fırında pişen kadayıfın kokusu evi sarmıştı.o kadar güzeldi ki o koku mutfağa doğru gitmemi sağlıyordu.üzerine de eriyen tereyağı döküldü mü mis gibi bir koku daha çıktı ortaya.

akşamdan kıyafetler hazırlandı,banyolar yapıldı,bozuk paralar ayarlandı,çikolatalar şekerliklerin içine konuldu ve bütün işler bittikten sonra huzurlu bir uykuya dalındı.

ertesi sabah bayramdı.sabahın erken saatlerinde bir mutlulukla uyanıldı. namaza gidecekler yolcu edildi,evdekiler kahvaltı hazırlığına girişti. ev ahalisi tamamlanınca evden çıkıp akraba ziyaretine gidildi.

böyle geçen bir bayramın ardından içimde kalan mutluluk kırıntılarını sakladım. ileriki günlerde moralimi bozan durumlar için kullanırım dedim.

düşündüm bugün.yıllar önce dua etmiştim Allah'a,beni şu iki şeyle imtihan etme Yarabbim ,diye. beni o iki şey bitirir,ben onlar karşısında boyun eğebilirim,o imtihanları kazanamayabilirim.gel zaman git zaman ben büyüdüm,kocaman kız oldum.dünyanın sınav yeri olduğunu idrak etmeye başlamıştım ki ilk sınavımla karşılaştım ki bu sınav benim iki duamdan bir tanesiydi.atlatmaya çalıştım,kah başarılı oldum kah yenildim.sonunda isyan etmesem de o işin içinden hakkıyla çıkamadım.sonra biraz daha büyüdüm. yine sınav zamanı gelmişti ki bu sefer ikinci duamla karşılaştım. noluyorum demeye kalmadı işin içindeydim.atlatmam gereken bir durumdu.mecburdum lakin başarısız bir öğrenci olan ben yine yenilme durumlarındaydım.biraz zaman geçince ,biraz daha aklı selim olmaya başlayınca anladım durumu. dünya imtihan yeri...ve insan en büyük sınavıyla imtihan olmadıkça kazanamazdı bu sınavı.benden öncekilerin çektiklerini ben de çekmezsem kazanamazdım sonsuz mutluluk alemini... tamam dedim, Sen'den ne gelirse razıyım,yeter ki beni sev. bir sevgili, insanın kalbini ne kadar acıtsa da kızgınlığımız sevgiliye olmaz.acımız aşkımızı büyütür,gönlümüzün yangınını artırır. tamam dedim,Sen'den ne gelirse güzeldir.Senin rahmetin de kahrın da güzeldir,yeter ki Sen'den gelsin,yeter ki beni unutma, yeter ki Sen sev beni...

zaman ilerledi, hayat yolculuğumda ömrümüm bilmem kaçını geride bıraktım. okuduklarımdan ,gördüklerimden öğrendiğim çok şey oldu. her gelen acı biraz daha olgunlaştırdı,daha büyüttü beni ruh olarak. imtihanlarım aynı doğrultuda devam etse de artık daha az acıyla atlatır oldum.canımın yanması azaldı. bu imtihanın kolaylaşmasından değil gelen sıkıntının sebebini bilmemden,geldiği yeri bilmemden.

yirmi üçlü yaşlarımın son demlerindeyim, bu akşam bir düşünce sardı beni. aldığım bir haber düşünmeye sevk etti beni.yaşamımı gözden geçirmemi sağladı.neden diye düşünürüm bazen,neden bu şekilde bitmek zorundaydı. daha güzeli olmaz mıydı? benim istediğim şekliyle olsaydı ,diye söylenirim bazen. ama aklım ,selim moduna geçince cevabımı buldum. bu gece işte bulduğum o cevaba ihtiyacım oldu. çıkardım beynimin tozlu raflarından. üzerindeki tozunu aldım. sana ihtiyacım var, bu yaşadıklarımın nedenini unutmuşum,gel sen bir hatırlat bana dedim. işte derin düşüncelerdeyken yıllar önce bulduğum formülüm yetişti imdadıma.

geri kalan yaşamımda beni daha ne tür imtihanlar bekliyor bilemiyorum,belki daha zorları belki çok daha zorları...ama hep zoru bekliyor olacak.çünkü ben en iyisini kazanmak istiyorum.bedel ödemek gerekiyor ,canın yanması gerekiyor.üzerime düşen neyse yapmaya hazırım yeter ki Sen sev beni...


22 Kasım 2009

bence artık

Bence artık sen de herkes gibisin....

herkes gibi olmak,herkesle aynı kefeye konulmak...özellikten cinsliğe geçmek, herhangi biri olmak... kendine has bir durumun yok,başkalarından farkın yok...

çok ağır geldi bu cümleler...ne oluyor da dünkü vazgeçilmezimiz bugün herkesle aynı kefede oluyor. ne yapıyor,nasıl bir can yakmasıdır ki bu karşımızdakine en ağır cezayı veriyoruz, onu basitleştiriyoruz,artık benim için de sen önemli değilsin, diyebiliyoruz.

dünkü canım,vazgeçilmezim,hayatımın anlamı...ne yaptın ki bana da artık umurumda olmuyorsun. nasıl bir kalptir bendeki kolayca yerini silebiliyor.kolay olup olmadığı tartışılsa da bilinen bir gerçek var ki artık önemini yitirdin benim için.

gün olur bu rüyadan ben de geçerim,
o gün sen de bitersin....

bugün bittin... sihrin bitti, heyecanın bitti,yaşattığın duygular bitti... artık kalbimde , sen de herkes gibisin...

20 Kasım 2009

sevgili feys

İlim servetten üstündür. Çünkü serveti sen korursun; oysa ilim seni korur.

sevgili feysebuk ve feys halkı,
senın aslında facebook olarak yazıldığını bilsem de okunduğun gibi yazılman da hiçbir sakınca görmediğimi belirtmek isterim ki bu sana olan saygısızlığımı dile getirir ki bu da hiç umurumda değil. uzun giriş cümlesinden sonra bir dert yanmak isterim ki sen bunu istemesen de yayınlamak zorundasın hem de sesini çıkarmadan.
sevgili feys,
sana kısaca feys dememin bir sakıncası yoktur umarım ki varsa da üzgünüm bebişim böyle hitap etmek hoşuma gitti. neyse cancağazım gördüm ki sen net dünyasına yeni soluklar getirdin ki öyle böyle değil. ben ,seni bir magazin aracı olarak kullanıyorum ki bu çok bayağı bir görev ama naparsın herkes benim gibi layd olamaz.işte bu iletişimi ben kim nerede napmış, evlenmiş mi ,çocuğa karışmış mı, kocası nasıl, karısı güzel mi, resimlerde fotojenik mi, doğum günü ne zaman, sevgilisi olmuş mu ,anlık nasıl ruh halinde gibi şeyler için kullanıyorum. lakin canım benim sen de ideolojik düşüncelere alet edıldın be güzelim. yok şu adama oy verenler,yok bunu sevenler,yok bunu lanetliyenler... anacım kafamı dağıtacagım bir sen vardın,hani basitliğinle idealdin yani ama yok sende de rahat yok. bu gruba üye ol, şu gruptan çık, şu etkınlık var..ayy gına geldi be canım...üstelik kızdıgım bır nokta daha var ki ona degınmeden asla geçmem... sen bütün dünyada varsın,hiç türk insanı gibisini gördün mü? yani hiç bilgisi olmayan konularda ahkam kesen,var mı böyle bir mıllet daha? vallaha varsa ne olur onlarla tanışmak istiyorum.bu benden bir rica olsun. bunun üzerine hiç alakam olmayan bir konuda nasıl uzman gibi konuşayım da bir gör..

domuz gribinin kesin çözümü:

sesinizi kesin, oturun evinizde, ailenizle vakit geçirin, mantıklı şeyler izleyin, kafanızı gribe vereceğinize biraz kalbinize verin,unuttuğunuz ruhunuzu bir parlatın...eğer bunları yaptığınız halde domuz grıbı olduysanız son çare Kelime i Şehadet getirin:)

P.s: sevgili feys, biraz sert oldum sanırım neden böyle oldu bilemedim.halbuki o kadar mutluyum ki, moralım de çok iyi... neyse dökülecek kelimeler kalpte durmaz dimi ama...

15 Kasım 2009

düğün

seyirlik değil,
ömürlük olsun,
bir yastıkta nasip olsun...

yoğun birkaç günün ardından ayaklarımı uzatıp,laptopu kucağıma alıp bir yandan müzik dinlerken bir yandan yazmak gibisi yok...tek eksiğim kahvem, uykumu kaçırır korkusuyla biraz da üşendiğimden almadım kahve. bu sefer onsuz olsun.şuanki keyfimde çok yerinde zaten.

bir kına gecesi ki diğerlerinden çok farklı sadece arkadaş grubunun oluşturduğu kişiler, bir düğün ki çok güzel bir gelin ve yakışıklı bir damat üstelik bu taze çift çok mutlu, bir sınav ki soruların çok zor olmamasına rağmen beni biraz yoran... ve sonunda gecenin bir yarısı ve bütün telaşe bitmiş ve ben koltuğumda oturuyorum... içimde dünkü düğünün güzelliği , içimde sınav sonucu merakı ayaklarımı uzatmış yazıyorum.

mutluluk ve stresi aynı anda yaşadım birkaç gün.bütün yaşadığım duygulara değdi dedirten günlerdi yaşadıklarım. aklımda kalan elimdeki küçük kına, kolumdaki kırmızı kurdela,aklımda topuklu kırmızı ayakkabılar, gelin ve damadın dansı, sınavda türkçeden bıraktığım bir boş ve dairenin alanının formülünü karıştırmam.

mutluydum, mutluydular,mutluyduk... çok güzel günlerdi. mutlu insanları gördükçe mutlu oldum, hayata daha güzel baktım. yeni bir hayat kurmanın heyecanlı ve güzel bir şey olduğunu gördüm gelinimin ve damadımın gözlerinde. iki cihanda da böyle mutlu bir şekilde birlikte olmaları temennisindeyim.... onlar ermiş muradlarına, darısı muradı olan diğer insanların başına:)

6 Kasım 2009

mektup

okumaktan yorulmuş gözlerime dinlenmesini söyledim ve ellerimi harakete geçirdim.aslında yazacak bir şeyim yoktu da aklıma ne gelirse karalayayım,ya ellerim ya da kalbim beni elbet bir yerlere götürür dedim. aslında yazma işlemi en çok kaleme yakışıyor, kurşun veya tükenmez olması fark etmez yeter ki kağıda değsin o kalem.siyah bir kalvyede dokunuşlarla yazılanlar ne kadar samimi oluyor acaba diye düşünüyorum aslında. elim , düşüncelerimi aktardığım kağıda değmiyor bile.kalbimden geçenleri yazan ellerimse sadece tuşlara tıklamakla görevli.harfi yanlış yazdım,eğri oldu telaşesi yok.nasılsa hepsi aynı boyutta ki boyutunu sevmezsem yine başka bir tıklamayla halledebilirim. bütün bu mekaniklik içinde aktarmaya çalışacağım ruh,kalp,sevgi,huzur,aşk,mutlluk,hüzün gibi tamamen ruhani şeyler. takılıyorum bir yerde, ne kadar samimiyet yansıtabilirim ki bu şekilde. sanki benim elimden çıkmış gibi olmayan bu yazılar nasıl beni yansıtabilecek bilmiyorum; pek merak da etmiyorum ya orası da ayrı. ben yazıyorum işte yazı kendi samimiyetini yansıtamıyorsa bu onun sorunu ,diyip sıyrılayım işin içinden.


bir mektup yazsaydım eğer, güzel bir kağıt bulur en sevdiğim kalemlerde yazardım her paragrafını.mutluluğum o renkli kalemlerden mi yoksa elimin bir kağıda değmesinden midir bilinmez...özledim her ikisini de. kağıt , not almak için; kalem problem çözmk için kullanılan iki araç oldu artık benim için. ama öyle anlaşılıyor ki özlemişim ikisini de, maktup yazmak için özlemişim, samimiyet istediğim için özlemişim. uzun zaman oldu ne mektup alalı ne de yazalı... mesajlaşmak işimi gördüğü için gerek duymamışım ne zamandır bir kağıda. oysaki onun sıcaklığını veremiyordu ki bana.

bir gün bir mektup aldım.o da mekanik harflerle yazılmıştı.sevindirmişti o yazılar beni üstelik önce kağıt süzgecinden geçip sonra mekanik harflere döndüğünü öğrenince sevincim iki kat olmuştu. kağıda,kaleme değmiş bir el tarafından yazılan samimiyeti okumuştum, bana açılan bir kalp,benim için yazılan bir yazı,ben,sen... bilmem ettiğim teşekkür yeterli gelmiş miydi veya teşekkür etmeyi akıl edebilmiş miydim. ne kadar özledim halbuki o samimiyeti, o ruhu, o iç huzurunu... bir gün bir mektup aldım, kağıt kalem süzgecinden geçen samimi bir mektup...

25 Eylül 2009

DERİNLİK

çok mu dertsiz duruyorum, uzaktan bakınca,
çok mu kalander sandınız dert anlatmayınca.
gamsız hayat ,
herkese başka sorar geçmiş hesapları
gamsız hayat ,
herkese başka sorar görmez gözünün yaşını.

ne zaman benım umursamaz bir insan olduğumdan bahsedilse bu şarkı gelir aklıma... uzaktan görünenle içte yaşananların ne kadar farklı olduğunu anlatan bir şarkı... her doğru sadece gördüklerimiz değil oysaki... dışarıdan görünen bir gözyaşının derinlerde nasıl bir okyanus barındırdığını bilemez karşıdaki... suçlayamayız böyle olduğu için karşımızdakini...herkes bizi anlamak zorunda değil, herkese kendimizi anlatmak zorunda da değiliz... herkes kendi haline takılsa aslında çok daha güzel olacak gibi...

dertliyim bu gece yine...efkarım çok fazla, içim coştu, derinlere indim,yüreğimin derinliklerine.. karanlıkla karşılaştım.. dipsiz bir kuyu gördüm.elimi sokmak istedim ama cesaret edemedim..derinliği çok fazla gibi geldi, boğulmaktan korktum...geri çekildim hemen..suların çekilmesini bekledim...aylar geçti, yıllar geçti suların azalması şöyle dursun daha da artmış derinliği... çektim kendimi hemen, elimi bile sürmeye korktum... derinlerde geziniyorum yine ama suya dokunmadan....

12 Eylül 2009

unutmak

birçok insan sevdim..hepsine kalbimden büyük parçalar verdim..karşılığında elbette bana da onlar kalplerinden bir parça verdiler.fakat benimkilerden bir farkla..ben kocaman parçalar verirken onlar çok küçük kopardılar parçalarını..aldım o küçük parçaları kalbime yerleştirdim.. bir gün baktım ki kalbim boşluklarla dolmuş..her koparılan parçanın yerine konulan o küçük parçalar kalbimde derin boşluklar oluşturmuş... ne zaman kalbime baksam artık kocaman delik görüyorum..ve her boşluk parçasının kime ait olduğunu biliyorum..yani benim unutmam mümkün değil.. unutulmak, işte onu fazlasıyla hissediyorum..

9 Eylül 2009

ayrılık

çok ağladım arkandan, senin haberin yoktu..
zannettin ki ben çok istiyorum bu ayrılığı,
olsun... böyle düşünmek rahatlatacaksa seni ,
razıyım kötü taraf olmaya.
tek isteğim var senden,
lütfen yanlış bir şey yapma...

27 Ağustos 2009

Ölüm

Ölüm Allah'ın emri de
Şu ayrılık olmasaydı
.....

hayatta bazen insan her şeyden vazgeçer..her şey birden anlamını yitirir.ne ki bütün bunlar,dersin.neden onca koşuşturdum ben şimdi, elime ne geçti ki?diye sorası gelir insanın... insanın gözünde hiçbir şeyin olmadığı, her şeye külliyen yalan gözüyle bakabildiği nadir anlardan biridir ölüm.. duydunuz mu o kelimeyi kanınız donar,sanki bir anda vakit durur ve o kelime ve siz karşı karşıya kalırsınız..verilebilcek ne teselli ne de cevap vardır..bilirisn o sonu,mutlaka herkesin başına gelecektir;fakat hep uzakta gibi gelir insana..evet o var biliyorum ama bana gencken uğramaz ki diye düşünür insan.. anlaşmalıdır ya kaderle,gençken gelmeyecektir ölüm meleği... sadece ona mı,etrafındaki kimselerde düşünmez ki o meleği.. gençlere yakışmayan yegane şeydir ölüm.. daha gençtir, göreceği çok şey vardır hayatta. daha gençliğinin çok baharındadır.. daha tadına bile varamamıştır mutluluğun,hüznün,sıkıntının..hele ki hiç beklenmedik bir anda geldiyse bu haber yakar herkesin içini..

zamansız oluşu mu, daha çok erken oluşu mudur bilmem ama çok üzüldüm bu akşam..aldığım bir ölüm haberi yıktı beni.. bu sene yakınımdakilerden böyle çok haber aldım... tesellinin olmadığı bir andır bu.. sabret demekten başka çare yoktur,kaldı ki bu teselliğe insanın kendisi bile inanmaz..

her ölüm haberi üzer insanı ama bir genç ölüm haberi duyunca yıkılır insan..daha görecek güzel günleri vardı, çok erken oldu diye düşünür..Allah ailesine sevenlerine sabırlar versin diyorum..kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olsun inşallah.. Allah'ım bizlere de hayırlı ölümler nasip et..

23 Ağustos 2009

tanışma

yeni insanlar tanımak istiyorum..yeni yazılar okumak, yeni fikirler duymak,yeni bakış açıları görmek...geçenlerde gittiğim arkadaş toplantılarında yeni insanlarla tanıştım..farklı,ilginç,değişik tarzlar..fakat ortak noktalar çok ve muhabbet koyu...hiç tanımadığım insanlarla oturup hayattan,ciddiyetten bahsetmek çok güzel... sonuçta hepimizin ortak bir noktası var...insanız...aynı şekilde bakmasak da hayata aynı duyguları taşıyoruz..dert,tasa,mutluluk hemen hemen aynı.. birkça saat konuştuğun insanda bir şeyler bulabilmek,bir şeyler paylaşabilmek çok güzel geldi bana.. hani vardır ya elektirik meselesi,,işte bu da o.. bazen saatlerce hatta günlerce konuşursun birileriyle ama pek de tat almamışsındır..bazen de bir iki saat konuşma sende çok büyük etki oluşturur.. bu karşılıklı iletişim,elektirik akımı sanırım.. bendeki hücreler veya kristaller karşımdakinden gelen elektiriği alıyor ve kendine yakın buluyor..her zaman aklımda olan bir cümle vardır..

kızı beş dakika gördüm ama değdi doğrusu..

beş dakika gördüm ama o elektiriği aldım ve bende çok etki oluşturdu..görünenden görünmeye doğru bir akış.. severim bu akışları,üstelik yaşarım da..

gelenek olduğu üzre bir şarkıyla bitireyim...

vazgeçtim ,ellerinden
vazgeçtim,sözlerinden.
bir ah de yeter
sessizce,kimsesizce
gönderdim,dudaklarımı
öpme ,al yeter

...........

20 Ağustos 2009

Ramazan

sil baştan başlamak gerek bazen
hayatı sıfırlamak
sil baştan sevmek gerek bazen
her şeyi unutmak

neyi,niçin silmek... hem ne kadarını silmek..veya bu silme işlemini nasıl becermek.. yok yok... zor bunlar benim için..en iyisi hepsi kalsın... silerek yaşayamam ben..eğer içinde ben biraz da sen varsan silemem hiçbir şeyi,hepsi kalsın benimlee.onlar benim şeylerim...silerek devam edemem veya sildiğimi zannederek.. yeni bir sayfa açabilirim her şeye; ama silemem geçmişi... bir film vardı, beyinlerini sildiriyordu iki sevgili..ama sonra yine birbirlerine aşık oluyorlardı..bazen düşünüyorum ben de sildirsem beynimi acaba kalıcı hafızamda neler kalırdı? bilincimin altındakiler silinmezdi eminim ve işte onları merak ediyorum ben de.. kimler,neler var orada..
geçen sene bu zamanlara dönüp baktım da bir...neler yaşanmış,neler öğrenmişim,şu an nerelerdeyim... değişmişim mi? bir analiz yapayım hemen... önceden hayat bana bir şeyler anlatırken bu sefer ben ona bir şey öğretttim.. sıra yine ona geçti, öğrenci konumundayım tekrardan... insanlar gördüm,benim kitaplarımdakilere benzemeyen insanlar... ilişkiler gördüm, benim bildiğim masumiyetten çok uzaktalar.. eğiticiler gördüm, benim eğitilmemden çok farklı... zamanlar gördüm, öncekilere benzemeyen yoğunlukta ve sıkıcılıkta... öncekinden farklıydı gördüklerim hep..bana ,bize benzemeyenleri gördüm.. benim gibi olmayan, benim dünyamdan olmayanlar vardı... boşlukta gibi hissettim kendimi.. merhaba , yeni dünya mı demeliydim?.. ben elveda'yı seçtim... yokum dedim..olamam.. eğer böyleyse bu düzen ben çekiliyorum,bu deveyi gütmüyorum ve bu diyardan gidiyorum dedim... evett, değişmişim... hayretlerim değişti,masumiyetim değişti,anlayışım değişti... benim değişmem bir şey değil de bu dünya değişmiş ya ben büyürken işte o sorun... gözlerimi kapatarak baktığım şu hayat ne kadar da masum gelmişti bana oysa... gözlerimi açtığımda göreceklerimi hiç hayal edememişim.. yeniden saklambaç oynak istiyorum ve hep ebe olup gözümü yummak..

yeni bir ramazan ayı bekliyor bizi.. yarın ilk oruçlar tutulacak...otuz gün boyunca bir ruh temizlenmesi... dinlensim ruhum,gördüklerinden sonra ihtiyacı var buna...çok hayırlı,çok güzel geçmesi en büyük temennim...

akşam oldu,
hüzünlendim ben yine.
hasret kaldım,
gözlerinin rengine.
.....

10 Ağustos 2009

ZITLIKLAR

her seçiş bir vazgeçiştir..

bazen öyle anlarım oluyor ki iki zıt şeyi aynı anda istiyorum... vazgeçmek istemiyorum diğerinden..
hayır derken karşımdakine aslında evet demek istiyorum içinden.. buz gibi bir dondurma yerken aynı anda sıcacık bir sütlü kahve içmek istiyorum... kocaman güzel bir evim olsun isterken bir yandan da sadece bir sırt çantam olsun alıp başımı gezeyim her yeri, kalıcı bir yerim olmasın istiyorum.. hem hanımefendi bir kız olmak isterken hem de sımarıklık yapmak istiyorum.. sinirli olmak istiyorum bazen, ınsanlar benden biraz ürksün isterken bir yandan da o kadar hoşgörülü olayım ki insanlar rahat olsun bana karşı.. bir yandan deli gibi aşık olmak isterken bir yandan da korkuyorum yanlış yapacam diye... bir yandan ben olmak isterken bir yandan başkası olmak istiyorum.. kendimi açık seçik ifade edebilmek,kendimi tanıtmak isterken bir yandan da saklı tutmak istiyorum kendimi,sadece bana ait olayım diye..bir yandan uzaklara gitmek,yeni insanlar tanımak bir yandan da evimde oturayım balkona bile çıkmayayım istiyorum... iki zıt şeyi aynı anda birden istiyorum..vazgeçmek istemiyorum diğerinden... hem zıttıklarımla yaşamak istiyorum hem de artık sade olayım,ne istediğimi bileyim istiyorum... ben büyümek hem de çocuk kalmak istiyorum... hem ben olmak hem de sen olmak istiyorum...

3 Ağustos 2009

Bazen

Bazen küçük bir şeyler sizi alır götürür bir yerlere...beni en çok şarkılar etkiler böyle bir durumda..dinlediğim şarkılar nerdeyse hayatımın tarihçesini çıkarıyor ortaya...neler hissettiğim,nerde olduğum,nasıl durumdayım...şuan Yoncalodı'nin bir şarkısını dinliyorum ve bana küçük zamanlarımı hatırlattıı..üç kızdık,güzel bir apartman içinde...gece gündüz beraber olma hevesinde..bazen şarkı dinler,bazen biz söyler ve kayıt yapardık..çok güzel günlerdi..şu anki durumum kötü olduğu için demiyorum ama o zamanlar farklıydı..hayatın daha az kısmını tanımıştık ki sonradan tanıdıklarımızdan pek memnun kalmadık zaten..geride kalan hoş anılar.. her şey zamanla anı olarak kalcak zaten hafızamızda..umarım hep güzel hatıralar kalır bizde..

yine gecenin bir vakti ve ben efkarlardayım:) okuduğum kitabın etkisi, vicdan azapları,kalp sıkıntıları ,dinlediğim şarkılar ve gecenin getirdikleri..her gece böyle gelmiyor tabi de böyle gelen geceler çoğalıyor...

ara verip gecenin getirdiklerini silip gerçek hayatıma döneyim..

30 Temmuz 2009

KİTAP

bu gece kendimı değil de meryem ile leyladan bahsetmek istedim..bir kitabın iki hayali kahramanı.. benim için yaşayan insanlardan farksızlar..onlarla üzülmeye ve mutlu olmaya başladığım için..onların başına bir şey geldiği zaman içim titriyor... diyorum ya gerçekten birinin başına geliyorsa bunlar..dünyanın her yerinde mi çile çekiyor bu kadınlar?

ikisi de aşık..biri babasına diğeri çocukluk arkadaşına..biri babasından darbe yiyor diğeri sevdiğine ancak on yıl sonra kavuşabılıyor..savaaşın ortasındaki bu iki kadının öyküsü hiç beklenmedik bir anda kesişiyor...birbirlerinin hayatlarına katkıda bulunuyorlar..insanın hayatının bir anda yerlebir olmasının öyküsü.. sadece küçük bir şey, her şeyi mahfetmeye yetiyor... bu kadar basit hayatlarımız varken yine çılgınlar gibi kavga ediyoruz birbirimizle..her şey bir saniyede değişmeye mahkumken biz sonsuza kadar aynı durumda olacağımızı sanıyoruz. ne büyük cahillik..istemiyorum hiçbir meryemin ve leylanın hayatının kararmasını.. sadece kadın oldukları için çektikleri sıkıntıların olması iki kat üzüyor beni..kitabı okurken bırakıyorum bazen..düşünüyorum ve içime sıkıntı doluyor...neden diyorum,neden? bütün günü sıkıntı,stres içinde geçiriyorum bazen..hem kitap bitsin beni rahat bıraksın istiyorum hem de sanki onlara yardım edebilirim diye bitmesin diyorum..mutlu son istiyorum...mutlu son...tamam diyeyim bunca sıkıntı şu mutluluklar içindi...lütfen öyle bitsin her hikayenin sonu..yoksa okuyamayacağım artık kitap... Afganıstanın mazlum kadınları sizin içindir duam...sihirli bir değneyim olsa sizi dünyanın en mutlu insanları yapardım..bunu fazlasıylaa hakediyorsunuz... hele adı meryem ve leyla olan varsa içinizde onlara söyleyin cennetin en güzel yerlerinden rezervasyonları vardır...

hangi şarkı anlatırkı şuanki ruh halimi bilemedim,varmadı elim yazmaya hiçbir şarkıyı...ne diyim ,kadın olmak zormuş .. hem de dünyanın her köşesinde..

6 Temmuz 2009

Boşnak Böreği

dün bütün gün ewde oturup durdum... canım hiç dışarı çıkmak istemedi..artık ewın keyfini çıkarmak istiyorum..ewde vakit geçirmek,ewde tembellik yapmak...ewimi özlemişim kısacası.. yine dün ewimle hasret giderirken aklıma bişi geldi.yaa dedim artık ew kızıyım, eee o halde bişiler yapayım.biraz temizlik yaptıktan sonra açtım ınterneti girdim yemek sitelerine... şöyle güzel bir hamur işi bulayım dedim... arastırmadan sonra bır boşnak böreği dikkatımı çektii..işte dedim bunu yapabilirim..hemen mutfaga koştum tabii laptop da benimlee..çünkü tarif onda:) ekrana bakarak malzemeler ayarladım...o kadar cahilim ki anlatamam... tarifte haur yapın yazıyordu.. bana dank etti, hamur nasıl yapılır ki? hemen başka sayfadan hamurun yapılışına baktım:) masanın üstünde unlar,yumurtalar, yoğurtlar vee laptop:) neysem güzelce yoğurdum... teryagı falan çok güzel süsledim hamurum..güzelce de oklavayla açtım...bıraz dınlendırdım hamuru ve 200 derecelı fırına gönderdim..üstü kızarınca da aldım...ılk tadına annemle babam baktı ve cok begendıler...sonra bugun annmın arkadalarına götürdüm..ben yaptım diyince önce ınanmadılar..her seyı ben yaptım die anlatınca tamam dedilerr..meger çok begenmışler ondan bana ınanmamışlar:) dediler elin yatkın demek ki.. çok mutlu oldum ben de:) şımdı de kek yapmayı öğrenmek istiyorum..ee bir tatlı bir tuzlu bileyim dimi:) aslında kurbıye de öğrenmelıyım, ben çok sewıyorum kurabiye..neys yawas yawas hepsını oğrenırım:) bu ew kızlığı yaradı bana:) tabı buna en çok annem sewınıyor:)

bu arada nie boşnak boregı de laz böreği(lazım ya ben) deil die aklınıza gelmesin laz böreği yapmak öylee kolay deıl...bıraz yürek ister onu yapmak:)

3 Temmuz 2009

You're Only Lonely

WHEN THE WORLD IS READY TO FALL ON YOUR LITTLE SHOULDERS,
AND WHEN YOU'RE FEELING LONELY AND SMALL,
YOU NEED SOMEBODY THERE TO HOLD YOU.
YOU CAN CALL OUT MY NAME...WHEN YOU'RE ONLY LONELY,
NOW, DON'T YOU EVER BE ASHAMED, YOU'RE ONLY LONELY,


dört tane güney kore fılmı ızledıkten sonra bi tşk yazısı yazmaya karar verdim..bitirdi benı bu çekık gözlulerr... fılm ızleme konusunda hep korku ve gerılımden yana olmuşumdur..şöyle tüylerim ürpersin korkayım istemişimdir.. bu fılmlerı ızledıkten sonra ewet yıne tuylerım ürperdi ama bu sefer korkudan değil de ruhum acıdı sanki... çok duygusal geldi..ve bana çok tanıdık....ozellıkle daisy(papatya) flmı benı cok etkıledıı..ılk ızledıgımde arkadaşlar eşlığınde izledım,çok duygusal olmasına rağmen ben kahkaha atarak ızlemıstım.. amaa bendekı ızlerını ıçıme yawaş yawaş almısım... aklımda cok kaldıı.. bır defa daha ızlemeyı çok çok ıstıyorum fakat cesaret edemıyorum..ewet bır defa daha ızlemeye korkuyorum..bu sefer ağlarım çünkü..o fılmdeki kiralık katile benzetmıştım kendımı...benzeyen yanlarımız coktu..özellıkle aşka bakış açımızz..yanı sadece fılmlerde olmuyor oyle şeyler, hayatımızda da var bazı güzellikler...diğer fılmlerde ise konu farklıydı ama onlaı da cok begendım...ama hepsının ortak bir yönü vardı... hıc bırı sonunda mutlu olmadıı...fakat kısa da olsa yaşadıkları aşkı farkına vardılar ve ona sımsıkı sarıldılar..gecırdıklerı zamanı iyi degerlendırdıler...
artık romantık kuşagımın kahramanı kore filmleri:) her akşam oturup bir tane ızleyeyım dıyorum ama sonra da düşünüyorum yüreğim nasıl dayansın bu kadar duydu selinee...adamlar sağolsunlar hep üzüyorlar..ben de her zaman oldugu gibi fazla kaptırıyorum kendımı fılmleree.. hemen bir hayal dunyasına giriveriyorum.. ben bi film yazcak olsam kesınlıkle sonunu iyi bitiririm..herkes mutlu olur...filmın formatına uymaz demesın kımse, bn oyle bır ayarlarım ki herkes mutlu olmak zorunda kalır:) hem bırakalım da bari filmlerdekiler çok mutlu olsunlar... bizim de içimiz bır rahat etsin, oh be diyelım sonunda mutlu bir çift gördük,evet aşkın gücü varmış dıyelım... inançlarımızı tazeliyelim...
ne diyelim bu fılmler izlenmeli benc..ince bır ruhun aşk sancıları bu filmler...çok kibar, zarar gelsin istemeyen, duygusunu taa ruhunun derinlıklerınde hısseden ve ozellıkle ruhuyla seven,ruhunu hısseden aşıkların oldugu bır fılm bunlar... ince bir ruhu olan herkese gelsin...

26 Mayıs 2009

penceresi önünde karanfil saksı
oturmuş yazar yarim birine yazı
kimi sever bilinmez dumanlı başı


zalım olma sevdiğim,
kalpsiz değilim
batmam elin üstüne ,
diken değilim


pencesi üstünde üzümlü asma
benden başka birini aklına takma
benimki de yürek canım
üstüne basma


zalim olma sevdiğim
taştan değilim
döndür başını bir bak
haram değilim

İşte Ben Böyle Bir Hal İçindeyim

uzunn zaman olmuş yazmayalı...bahanelerimi yazmaktansa şu andaki yazıma konsantre olmalıyım... az kaldı dönemin bitmesine, sınav sonucumun açıklanmasına,tatile girip kafamı dinlememe,hayatımla ilgili kararlar almaya... bir yıl daha geride kalıyor,bana katılanlarrla ve benim unutmaya çalıştıklarımla... bazen düşünüyorum zamanı... vakit, bizim anladığımız açıklamasıyla geçirilen an...weya benim açıklamama göre öyle.. her neyse, işte bu vakit öyle akıyor ki yetişmek zor,bunu herkes biliyor..beenim düşündüğüm başka... bu vakit, etrafımda olan her şey boş geliyor.. küçükken bir şey yedıgımde (bu çikolata olurdu çoğu zaman) bu tadı nasıl alıyorum ben? bu tad beni nasıl mutlu edıyo?herkes benim gibi aynı tadı alıyor mu? gibi sorular sorardım kendime... ve sorularıma cevap alamaz yediğim şeyin tadını da almazdım artık..benim için ısırdığım bir nesne olurdu sorulardan sonra... bilimcime yerleşmiş demek ki şu an da zaman için öyle düşünüyorum.. ve benim için yaşam,zaman anlamsızlaşıyor... boş geliyor her şey...aslında bu durum üzüntülü anlar için ideal.. sıkıntılı anlarım ,anlamsızlaşsa da olur.. bir den anlamını yitiriyor her şey,sonra aradan zaman geçince yine eski anlaına dönüyor... bir git gel yaşıyor kavram anlayışlarım... kafam karışıyor,okuduklarımdan,izlediklerimden çok etkileniyorum..insanların gerçek hayatları değil de - herkesin hayat deneyımı kendınedır diye düşnüyorum - kitaplardaki ,filmlerdeki sanal hayatlar etkiliyor beni... gerçek hayatlar çok sığ ve insanlar samimi değiller,duygularını paylaşmayı bilmiyorlar,ruh desen ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan insan çok... amaa bir kitap okuyorsun,uzun uzun ruh tahlılleri.. insan kokuyor buram buram.. işte diyorsun yaratılan insan böyle bir şey olmalı... derinine inildikçe büyüyen,düşünebilen,nefes almaktan başka görevleri de olduğunu bilen.... hasret kalıyorum böyle şeylere... derdim büyük... istiyorum ki oturayım bir denizin karşısına konuşayım.. anlatayım durmadan...ama konuşarak değil..yoruldum konuşmaktann.. sesim çıkmasa bile anlaşılsın haykırmak istediklerim.. anlasınlar derdimi... konuşulacak kadar basit olmadığı için konuşarak anlatmayı seçmediğimi anlasınlar... dinledikten sonra da sessizce çekip gitsinler... boşalmış halde biraz yalnız kalmalıyım...

işte ben böyle bir hal içindeyim
aslında derin keder içindeyim

............

18 Mart 2009

Zor...

Zor... Duramam ayakta hergün kırılıp da
Zor.. . Aşk yaşanmıyor her gün her an yanılıp da
Her giden bir parça çalıyor benden
Yarım kalanlara rağmen
Yok bağırma sakın hiç şimdi alınıp da
Yok ustume gelme hiç eskiye sarılıp da
Her acı bir günah siliyor benden
Yarım kalanlara rağmen

diyecek çok seyim vardı aslında amaa bu şarkı bütün duygularımı anlattı..bana gerek kalmadı yanii.. . zor olduğunu anlatıyor ; sanki kolay bir şey varmış gibi şu hayatta... özellikle bahsedilen konu aşk olunca kolay olması gibi bir düşünce akıldan bile geçirilmez... niye edilgen cümleler kurduğumu bilmiyorum.. bana ait değil ,öznesi başka bu cümlelerin der gibiyim... kendim olarak değil de başka bir zamir tarafından yazılınca daha mı etkili olacak... weya bunları hisseden başkası ben sadece yazıya dökenım, benım bu duygularlaa hiçç alakam yok , mu demek istiyorum... bilincimin altında neler oldugunu kestirememem normal de artık üstünü de anlayamaz oldum.. hislerim altüst.. bilincimin hangi köşesindeyse düşüncelerim köşe kapmaca oynuyor..bulamıyorum...ne nerde,nereye saklanmışş , hangi hücrenin içine gizlenmiş... bulamıyorum, belki aramıyorum bile;belkı de cok aradım ,yoruldum ve pes ediyorum... bilemiyorum... öğrenecekelrımden korktugum için mi öğrenmek ıstemıyorum onu da bılmıyorum.. tek bildiğim hiç bir şey bılmedıgımdırr, hislerime ne kadar da tercüman olan bir cumle... hep başkalarının söyledikleriyle yetınınce insanın kendıne ait cümleleri olmuyor... kendim olarak devam edemeyeceksem ne önemi var devam etmenin...

30 Ocak 2009

dün gece bizi yani Türkleri gururlandıracak bir şey oldu... saat on buçuk sularında televızyonlar canlı yayına bağlandılar isviçre yle.. cünkü başbakanımız şahane bir sov yapmıştı... israil başbakanına, dünyada kalbi aklı fikri ve ruhu olan her insanın yapmak istediği bir şeyi yaptı.. zalim ve katıl olduklarını yüzlerine karşı söyledi.. ayrıca perez (Başbakanımıza oldu çerez) sesini yükselterek konuşmuş onun da hesabını aldı Tayyip amca.. Taktire şayan bir hareketti ki ayakta alkışlamak isterdim.. hattaa bu kadar sözle bile sinirimi alamaz giderken bir de perezin suratına tükürürdüm..ayy ondan sonra görme senn kaosu..:) werilmesi gereken bir tepkıydıı.. o anda o tepkıyi weren olmak ısteyen ınsan çoktur... zaten çoğu kişi tebrik ettiler ve haklı buldular.. yanii üç maymunu oynamadıgımızı yüzlerine karşı söylemış olduk.. üslup ağır diyenler de olmuş tabıı.. lanetlenmış bır mılletın zalim,ruhu olmayan, insan katleden başbakanına nasıl bir üslupla konuşmak gerekırdı acaba? boylelerıne başbakanın cevabı geçıkmedı tabı.. gölgesinden korkanlar bizi anlayamaz.. nasıl da laf yerıne oturmuşş...ayrıca sesimi çıkarmıyorsam güdülcek koyun da değilim , yani...

içimize su serpildi bu dawranış sayesinde...tebrik ve tşk ediyorum Sayın Başbakanım ... içimizdeki çığlıklara ses oldugun için, gerektıgınde nasıl tepki verilmesi gerektıgını gösterdiğin için ve üç maymunu oynayan gereksiz ınsanlardan olmadıgımızı gösterdiğin için..

18 Ocak 2009

Anlamazdın,anlamazdın

Kadere de inanmazdın

Hani sen acı veren kalpsizlerden

Olamazdın...



Şu sıraların çok meşhur parçasıı..fılmını ızlemesem de müziklerinin methini çok duydum.. ben ki eski zaman parçalarının kraliçesi ( :) ) bunu nasıl duymamışım şaşırdım doğrusu.. kaçırdıklarım oluyor demek ki arada.. bazı müzikler o anın atmosferinde çok buyuk anlamlar taşır.. bu müziği farklı koşullarda dınlesem emınım kı çok daha hissederdim... bu aralar his duygumu rafa kaldırdım zaten..bana sıkıntı vermeye başladı şu sıralar.. zaten o kadar yogunum ki bir de kendısıne wakıt ayırmak ıstemıyorum... kendısını dınlesem çok şeyler dıyecek bana amaa dinlemek ıstemıyorum..duymak ıstemıyorum anlatmak ıstedıklerını... çok şey war içinde biriktirdiği biliyorum.. ki o yuzden karmakarısık ruyalar görüyorum..bilinçaltımı ele geçiren ruhum ben uyanıkken bana ulaşmadıgı için ben uykudayken anlatıyor içindekileri... ruyamda bıle o kadar yoruluyorum ki onu dınlerken sabaha hep yorgun kalkıyorum... beynım sürekli düşünceler içinde.. yoruluyorum diyorum , ama nafile.. söz geçiremiyorum kendıme..esiri olmuşum ruhumun... yoruldum... her sabah işe gitmek için kalkmaktan, aceleyle öğle yemeği yemekten, akşama kadar bir şeyler anlatmaktan, akşam otobüse yetişmekten, tatil gününü beklemekten,akşamları çok yorgun olmaktan,kitap okuyamadıgım için gereksiz bahaneler üretmekten, çay içmekten, beni ayakta tutsun die kahve içmekten, her günü aynı saatlerde yaşamaktan... yoruldum...yoruldugum için de bıktım bazı şeylerden..bıktıgım için de hayallerimi ve umutlarımı unuttum... bir şey ısteyemez hale geldim... ne, niçin,neden,nasıl gibi sorularıma cewap veremez oldum...çok güldüğüm halde içten kahkaha atamaz oldum ne zamandır... en çok da bu üzüyor beni.. her zaman yanımda olan tebessümüm bilee ayrılmak uzere benden... haklı, çunku ben bıle tahammül edemiyorum kendime... dinlenmeye,tatile,ruh dıngınlıgıne ıhtıyacım war fazlasıyla... ferrarısını satan bilge ,gibi bir şeyleri satıp gitmeliyim bir yerlere.. bulmak ıcın bir şeyleri... kendimi, hayatımı, tebessümlerimi, kitaplarımı, ele avuca sığmaz hayallerimi, imkansız da olsa benı mutlu eden umutlarımı, ruhumu...

13 Ocak 2009

neden bu kadar sığ yaşıyoruz bir şeyleri..derinlere ınmek bu kadar mı zor..her seyın basitini,kolayını ıstıyoruz... derin mevzulara girmeye calışanlara neden bu dunyadan degilmıiş gibi bakıyoruz..bıkıyorum insanlardan yawaş yawaş..sıkıyorlar artık ruhumu, tamammül gücümü alıyorlar bendenn..artık sabredemez oluyorum en ufak bir karmaşaya... neden bırbırımıze zorlaştııyoruz hayatı.. ne geçiyor elımıze birisini uzdugumuzde, nerde kaybettik biz insani vasıfları... nasıl bu hale geldik kaldı ki daha da kotuye kurek çekıyoruzz.. içimde yeterr çığlıkları atarken dışarıda sessiz kalmak da boguyorr benıı..kafa dınleyecek bır yer arıyorum surekli.. şu hayattaki zaman yontmasın beni ,zamanı ben kendıme yontayım istiyorum... müsait bir yerde ındırım beni,nefes almak ıstıyorum die bagırıyorum..amaa sesimi sadece ben duyuyorum..şöyleee hayatı ıstedıgım gıbı yaşıyayım..bir yerlere yetışmıyım, öğle tatılı bıtme telası olmasın, kahvemi uykumu açsın dıe deıl de keyıf versın dıe içmek istiyorum... zamanı,hayatı,aşkı, güzelliği doyasıya yaşayayım ıstıyorum...amaa hep bir engel hep bir engell... sıkıldım, bıktım... dayancak durumum kalmadı artık... hayatı nefes alıp vermek olarak gormek ıstemıyorum ben.. kendıme,kışılıgıme ters bır iş bu... geceleyin nefes alamadığım için uyanmak ıstemıyorum... nefes almak ıstıyorum.. nefes almakk... her sey bu kadar basitken benim nefes almak gıbı basıt bir ıstegım olmuyor onu anlamıyorum... Allah a dua ederdim beni iki şeyle ımtıhan etmesın dıe...imtihan dunyası ıştee Rabbim hep o iki şeylee sınawa sokuyor beni... kötü bir oyuncuyum, hep yenıldıgım için yenı oyunlara gecıyorum..yıne yenılgı yıne yenılgıı...yardım et Yarabbim... sıkıştım,boguluyorum ..bir mucize gonder bana.. sadece Sen'den yardım istiyorum...